SEV Yönetim Kurulları Devir Yemeği
Çeyrek trilyon Euro’ya hükmeden kadın

Eğitimde sınırlar yok, insan var!

13.03.2025

Gül İnanç (ACI’87) kurucusu olduğu Opening Universities for Refugees aracılığıyla çeşitli nedenlerle göç etmek durumunda kalan gençlerin eğitimine odaklanıyor ve onlara yeni bir bakış açısı kazanma imkânı yaratıyor.

Gül İnanç, yüksek eğitimini tarih üzerine yapan ve alanıyla ilgili farklı üniversitelerde ders veren bir akademisyen. Son on yıldırsa odağında göçmenler ve genç göçmenlerin eğitimi var. Akademik çalışmalarının yanı sıra Opening Universities for Refugees (OUR) aracılığıyla göçmen gençlerin yeni yaşamlarına adaptasyonunu kolaylaştıracak eğitimler veriyor. İnanç, göç sorununun önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini, önemli olanın insanı merkeze koyan bir bakış açısı geliştirmek olduğunu söylüyor.

tGül Hanım, Opening Universities for Refugees (OUR) aracılığıyla yürüttüğünüz çalışmalara ilişkin sorulara geçmeden önce, gerek kendi döneminiz dışındaki İzmir Amerikan Koleji mezunlarının gerekse kardeş okullardan (UAA, TAC ve SAC) mezun olanların sizi daha yakından tanıyabilmeleri için lise sonrası eğitiminizi ve ardından kariyerinizi nasıl şekillendirdiğinizi öğrenebilir miyiz?

Boğaziçi Üniversitesi tarih bölümünden mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora çalışmalarımı, Dokuz Eylül Üniversitesinde tamamladım; alanım Cumhuriyet ve diplomasi tarihi üzerineydi. Post-doktora çalışmamı Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezinde yürüttükten sonra Boğaziçi Üniversitesinde, şimdiki adıyla Atatürk Enstitüsünde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2002-2004 yılları arasında Kıbrıs Doğu Akdeniz Üniversitesi Tarih Bölüm başkanlığı görevini yürüttüm, 2010 yılına kadar aynı bölümde hocalık yaptım. 2007-2008 akademik yılında Kıbrıs Cumhuriyeti ve KKTC üniversitelerinde eş zamanlı ders veren ilk Türk akademisyen oldum. 2011-2022 yılları arasında Singapur Nanyang Teknoloji Üniversitesi, Sanat, Tasarım ve Medya Okulunda öğretim üyesi olarak çalıştım. 2020-2023 Yeni Zelanda Auckland Üniversitesi Asya Pasifik Mülteci Araştırmaları Merkezinin kurucu direktörü olarak görev yaptım. 2022 yılından bu yana ise hem Amerika’daki iki üniversitede (Bard College, NY & Guilford College, NC) hem de OUR aracılığıyla uzaktan ders ve eğitim sertifikaları vermekteyim. Tüm bu yıllar zarfında odağım diplomasi tarihinden farklı akademik alanlara kaydı. Barış için tarih ve kültürel miras eğitimi, dinler ve sanat, zorunlu göç ve eşit eğitim hakkı alanlarında dersler hazırlayıp, akademik yayınlar gerçekleştirdim.

“...Göç, özellikle iklim kriziyle bağlantılı; ileriki yıllarda gündemde kalmaya devam edecek, bu anlamda ve her alanda politikalar oluştururken yapmamız gereken sınırlardan ziyade insanı merkeze alan bir bakış açısı geliştirmemiz.” 

İçinde bulunduğumuz yıllar, göç ve göçmenlik konusunun en çok ele alındığı dönem olsa gerek. Gerek ekonomik-politik nedenler, gerek savaşlar, gerekse iklim krizinin beraberinde getirdiği olumsuzluklar, insanların doğup büyüdükleri topraklardan kopup başka ülkelerde yaşamaya mecbur bırakan temel unsurlar. Buradan baktığınızda, göç ve göçmenlik konularına siz nasıl yaklaşıyorsunuz ve ileriki yıllarda bu konunun daha fazla gündemde olmasını bekliyor musunuz?

Haklısınız, son 20 yıldır bu konu hiç olmadığı kadar dünyanın gündeminde. Hâlbuki insanoğlu bu yerkürede varolmaya başladığından beri farklı nedenlerden dolayı hareket halinde. Sormamız gereken soru şu; neden bu tarihsel normu bugün kriz olarak tanımlamaktayız. Sorunun cevabı için 19. yüzyılın ilk yarısında yaşanan gelişmelere bakmalıyız. Milli devletlerin kuruluşunu, sınır kavramındaki dönüşümü anlamak çok önemli. Sizin de belirttiğiniz gibi göç, özellikle iklim kriziyle bağlantılı; ileriki yıllarda gündemde kalmaya devam edecek, bu anlamda ve her alanda politikalar oluştururken yapmamız gereken sınırlardan ziyade insanı merkeze alan bir bakış açısı geliştirmemiz.

 

Mültecilerin, özellikle de gençlerin hem kültürel ve sosyal hem de ekonomik olarak yeni yaşamlarına entegrasyonunda en önemli rolü eğitim üstleniyor kuşkusuz. Bu sorunun çözümünde sizin de içinde yer aldığınız Opening Universities for Refugees gibi oluşumlar karşımıza çıkıyor. OUR’un kuruluş amacına ve yürüttüğü çalışmalara dair neler söylemek istersiniz?

Benim bu konuya olan ilgim, 2012 yıllında Suriye kriziyle başladı. Google’a Sınır Tanımayan Doktorlar gibi Sınır Tanımayan Akademisyenler var mı sorusunu sorduğumda, bu tarz bir girişimin olmadığını öğrendim. Ancak bu basit sorgulama sırasında bir elin parmağını geçmeyecek kadar az sayıda üniversitenin bu doğrultuda çaba gösterdiğini de öğrendim. İlk aşamada onların programlarıyla ilgili eğitim aldım. Sonrasında Güneydoğu Asya’daki şehir mültecilerinin eğitim haklarına odaklanmaya ve bu gençlerle birlikte mücadele etmek için OUR’u kurmaya karar verdim. Oluşumun sıfır bütçesi vardı ve gönüllülük esasına dayanacaktı. Bu çabanın ilk adımları, 3C Forum (Collaborate-Create-Change) adı verilen katılımcıların liderliğindeki ve eylem odaklı çalıştayların organize edilmesi şeklinde gerçekleşti. Bunun arkasındaki fikir, mülteci gençlerle varolan kaynakları, uzmanlığı, yüksek öğrenim fırsatları sunmaya istekli kuruluşları bir araya getirecek bir platform sunmak ve birlikte yeni eğitim fırsatlarını yaratmaktı.

OUR’un web sitesinden anlaşıldığı kadarıyla çalışmalarınızı bütünsel bir yaklaşımla ama farklı ülkelerin farklı dinamiklerini dikkate alarak yürütüyorsunuz. Örneğin İngiltere’de uyguladığınız yöntemlerle Tayland’daki arasında fark varmış gibi görünüyor. Bu doğru bir izlenim mi, eğer öyleyse ülke bazlı çalışmalarda neleri önceliklendirdiğinizi öğrenebilir miyiz?

Her ülkenin farklı sosyo-politik dinamikleri olduğu gibi bu ülkelerde yaşayan mülteci toplumlarının da farklı öncelikleri var. Bizim çıkış noktamız eğitimin bir insan hakkı olduğu gerçeğinin altını çizerek bu ülkelerde varolan kaynakları baz alarak yeni olanaklar yaratmak ya da varolan olanakları paylaştırmaktı. 2015 yılından bu yana BM ile ortaklaşa sırasıyla Malezya, Endonezya, Avustralya, Yeni Zelanda, Hong Kong, Irak, İngiltere ve en son geçen yıl Tayland’da 3C Forum gerçekleştirdik. İlgilenen okuyucular için ülke raporları web sitemizde mevcut www.initiativeour.org. Ülkeler düzeyinde çalışmalarımız devam ederken 2019 yılında Times Higher Education Ranking Agency’e başvurarak ortak bir proje teklif ettik. Amacımız global düzeyde yüksek öğretim kurumlarını sınıflandıran bu kurumun değerlendirme kriterlerini değiştirmesiydi. 2023 yılında bunu başardık. Bir sonraki 3C Forum’u 2025 yılında Kenya’da gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.

“... İnsanoğlu bu yerkürede varolmaya başladığından beri farklı nedenlerden dolayı hareket halinde. Sormamız gereken soru şu; neden bu tarihsel normu bugün kriz olarak tanımlamaktayız. Sorunun cevabı için 19. yüzyılın ilk yarısında yaşanan gelişmelere bakmalıyız. Milli devletlerin kuruluşunu, sınır kavramındaki dönüşümü anlamak çok önemli. Sizin de belirttiğiniz gibi göç, özellikle iklim kriziyle bağlantılı; ileriki yıllarda gündemde kalmaya devam edecek, bu anlamda ve her alanda politikalar oluştururken yapmamız gereken sınırlardan ziyade insanı merkeze alan bir bakış açısı geliştirmemiz.” 

Mülteci gençlerin OUR’a ilgileri nasıl? Onlardan aldığınız geri bildirimler, çalışmalarınızın yol haritasını oluşturmada ne derece etkili oluyor?

OUR’un kuruluşundan bu yana gençlerle çalıştık, son bir yıldır ise rotamızı onlar çiziyor. Örnek vermem gerekirse şu anda OUR’un Direktörü Malezya’da mülteci statüsüyle yedi yıl yaşadıktan sonra geçen sene Kanada’ya yerleşen Pakistanlı Amna Shah. İlk 3C Forum’dan sonra Kuala Lumpur’daki Notthingham Üniversitesi, Amna’ya kapılarını açtı. Bu yıl Amna Toronto Üniversitesinde Moleküler Biyoloji dalında mastırını tamamladı. Amna, dünyanın farklı kıtalarında yaşayan ve bir şekilde üniversite eğitimi almaya başaran gençlerle birlikte bir network oluşturuyor. Başka bir örnek de Kenya’daki Dadaab kampında yine gençlerle yürüttüğümüz Kültürel Miras Projesi. Bu sefer amacımız UNESCO ile birlikte çalışarak, kamp mültecilerinin (1990 yılından bu yana orada yaşıyorlar, tüm öğrencilerim kamplarda doğmuş Somali, Sudan kökenli gençler) kültürel miraslarının korunması.

Türkiye, son on yıldır düzenli ve düzensiz göçe maruz kalan bir ülke. Sayıları tam olarak belli olmasa da milyonlarca göçmenin bu topraklarda yaşadığı aşikâr. Hâl böyleyken çalışmalarınıza Türkiye’deki eğitim kurumlarını da dâhil etme gibi bir projeniz var mı?

En başından bu yana vardı. Adıyaman ve Gaziantep’te bulunan kamplardaki kız öğrencilerle çalışacaktık, ancak Türkiye’deki politik ortam buna izin vermedi. Bu yaz Koç Üniversitesi ile bir toplantımız oldu, şu aşamada Türkiye’deki liseler için bir proje geliştirmeye çalışıyoruz. Şunu da belirtmeden geçmeyeyim Türkiye paylaşımcı eğitim politikaları açısından bir çok ülkeden çok daha ileride.

Akademik kimliğinizin yanında senaryo yazımına, özellikle de dizi senaryolarına yönelik ilginizin olduğuna dair duyum aldık. Bu duyum doğru mudur; eğer doğruysa üzerinde çalıştığınız projeyle ilgili kısaca bilgi alabilir miyiz?

Evet, hatta şu anda üç farklı proje üzerinde çalışıyoruz. Çoğul konuştum, nitekim bu yepyeni ve heyecanlı sulara adımımı bir diğer İzmir Amerikan mezunu Yonca Karaben Sözer (ACI’87) ile beraber atıyorum. Detayları Yonca’nın da bana katılacağı başka bir mülakatta paylaşmak isterim… Böylece Connect okuyucuları için bir söyleşi daha gerçekleştiririz. Şimdilik sadece şunu söyleyeyim; bizi bir araya getiren dizimizin konusu AI ve kadim dinler, ayrıca ACI’lılara bir sürprizimiz var.

“Ailelerimiz ne kadar aydın, ileri görüşlü olursa olsunlar, bizler patriarkal bir toplumun parçası olarak büyütüldük. Sisteme karşı mücadele vermek zorunda kaldık, hâlâ da veriyoruz, nitekim dünyanın hemen hemen her toplumunda maalesef bu böyle. Onun için ACI’da bize verilen “sen birey olarak önemlisin, bir kız olarak güçlüsün ve değerlisin; ülkene, insanına, insanlığa karşı sorumlusun” mesajlarını çok önemli buluyorum.” 

Bir eğitimci olarak “Enter to Learn, Depart to Serve” mottosunun sizin hayatınızdaki anlamı nedir?

Ruhani anlamda filozof, başkalarına yardım etmenin mutluluğun kaynağı olduğuna inanan bir babanın evladı olarak yetiştim. Sonrasında da ACI’da yedi yıl boyunca bize verilen böyle bir öğreti var. Kısaca hayatımın merkezinde duran bir söylem diyebilirim- mesleğimi seçmemde de büyük etkisi oldu. Sanırım yedi-sekiz sene önceydi, eski bir öğrencimden yeni yıl kartı almıştım. Kartta Maya Angelou’nun fotoğrafı, fotoğrafın altında da “when you learn teach, when you get give” yazıyordu. Çeyrek asırdır farklı ülkelerde bambaşka kültürlerden gelen öğrencilerine “enter to learn depart to serve” öğretisini satır aralarında vermeye çalışan bir öğretmene bundan daha güzel bir hediye olabilir mi?

Son olarak; “mültecilik” gibi günümüzün en önemli sorunlarından birine, kendi bulunduğunuz alandan çözüm üretmek için çalışıyorsunuz. Bu açıdan değerlendirildiğinde, mezunları arasında yer aldığınız İzmir Amerikan Kolejinin, öğrencilerini yaşadığı topluma ve dünyaya duyarlı bireyler olarak yetiştirme hedefine sizin aracılığınızla bir kez daha ulaştığı söylenebilir. ACI’dan aldığınız eğitimin sizin siz olmanızda ve bugünkü çalışmalara imza atmanızda nasıl bir rol oynadığına dair neler söylemek istersiniz?

Ailelerimiz ne kadar aydın, ileri görüşlü olursa olsunlar, bizler patriarkal bir toplumun parçası olarak büyütüldük. Sisteme karşı mücadele vermek zorunda kaldık, hâlâ da veriyoruz, nitekim dünyanın hemen hemen her toplumunda maalesef bu böyle. Onun için ACI’da bize verilen “sen birey olarak önemlisin, bir kız olarak güçlüsün ve değerlisin; ülkene, insanına, insanlığa karşı sorumlusun” mesajlarını çok önemli buluyorum. Hayal gücünün en önemli hazinemiz olduğunu ve cesaretle bir hayalin peşinden gitmeyi ben ACI’da öğrendim. ACI da aldığım eğitimin beni ben yapmasındaki bir diğer önemli nedense dostluklar. Bundan birkaç yıl önce 35’inci Reunion’a katıldım. Çocukluk yıllarından sevip de sonrasında koptuğum bazı sınıf arkadaşlarımla yıllar sonra bir araya gelmek o kadar muazzam bir deneyimdi ki... Hem onları hem de kendimi geçmişe dönerek tekrardan tanıyorum. Kısaca mezun olduktan 37 yıl sonra okulum beni dönüştürmeye devam ediyor.

Gül İnanç'ın TEDx Talks konuşmasına buradan ulaşabilirsiniz.

Gül İnanç'ın editörleri arasında yer aldığı iki kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

Times Higher Education'da yayımlanan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
İLGİLİ KONULAR
BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
27.09.2024

UAA’lı olmak ufkumuzu açtı

Bilge Zabcı Koloğlu (UAA’51) yaşamını toplumsal gelişmeye ve ilerlemeye adamış bir kadın. Kurucusu olduğu ve Türkiye’de birçok ilke imza atan YÖRET Vakfı ve imzasını attığı sanat ve edebiyat çalışmaları, toplumsal ilerlemenin bütüncül bir bakış açısıyla mümkün olabileceğinin de göstergesi.
24.09.2024

Hariçten gazel

Bu yıl “Dış Politika Enstitüsü” başkanlığı görevini üstlenen Büyükelçi (E) Hüseyin Diriöz (TAC’73) diplomat olarak bulunduğu farklı coğrafyalarda geçen 42 yılın ardından TAC’nin hayatına ve mesleğine katkılarını anlatırken bizleri dünya diplomasi tarihinde neredeyse yarım asırlık ilginç anılarla dolu bir seyahate çıkarıyor.

Yorum ve görüşleriniz çok değerli.