SEV Amerikan Kolejinin (SAC) ardından üniversite eğitimini Kanada'da tamamlayan ve orada yazılım alanında çalışan Emre Okta (SAC’19), geçtiğimiz yıl Manisa'nın Salihli ilçesinde “1984 Salihli Spor Kulübü”nü kurarak başkanlık görevini üstlendi.
SEV Amerikan Koleji (SAC) mezunlarından Emre Okta, gönlündeki futbol sevgisinin ne derece büyük olduğunu bambaşka bir yöntemle dışa vurdu. Yönetim ekibinde SAC’dekilerin yanı sıra Üsküdar Amerikan Lisesi ve Kanada'dan arkadaşlarının da bulunduğu “1984 Salihli Spor Kulübü”nü kurarak hem kendi hayalini gerçekleştirdi hem de aynı tutkuyu hisseden gençlerin yolunu açtı. Bir yıl gibi kısa sürede Amatör Lig’in en genç A Takımı’nı sahalarda top sürdürür hale getiren Okta ve ekibi, Salihli dışından 500 oyuncunun katıldığı U10 ve U11 takımları arasında oynanan, Sardes Kupası adını verdikleri ulusal turnuvanın ilkini düzenlemeyi de başardılar. Turnuva kapsamında, 1984 Salihli Spor ve sekiz amatör takım, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Altınordu SK, Göztepe, Altay, Buca Spor, Manisa FK gibi profesyonellerle kupa mücadelesi verdi. Sardes Kupası, Salihli'de adeta bir festival havası estirdi. Ağustos ayında altyapı konusunda Beşiktaş Futbol Akademisiyle iş birliği ve kardeş takım anlaşması imzalayan ve önümüzdeki sezon A takımıyla şampiyon olup Bölgesel Amatör Lig'e yükselmeyi hedefleyen 1984 Salihli Spor'un Başkanı Emre Okta, “Salihli'de zaten futbolun bir hikâyesi var. Biz şimdi bu hikâyeyi en üst seviyeye yükselterek daha ileriye; Türkiye'ye, hatta Avrupa'ya kadar taşımak istiyoruz” diyor. Şairin ünlü dizelerinden ilhamla “Belki şehre bir “takım” gelir, bir güzel orman olur yazılarda, iklim değişir…” hissiyatıyla yola çıkan futbola gönül vermiş yaratıcı bir ekip, yine gözünü zorlu hedeflere dikmiş, fark yaratmaya, değer katmaya çalışan mezunlar… Şehre gelen takımın, 1984 Salihli Spor'un hikâyesini Emre Okta’dan dinliyoruz.
İstersen seni mezunlarımıza biraz tanıtarak başlayalım. Kendinden kısaca bahsedebilir misin?
Ben Emre, 2019 SEV Amerikan Koleji mezunuyum. İstanbul'da büyüdüm. Beş yaşından itibaren profesyonel olarak Fenerbahçe'de yüzdüm, 19 yaşına kadar devam ettim. SEV Amerikan Kolejinden sonra da 2019’da Toronto Üniversitesine geldim. Burada Endüstri Mühendisliği okudum. 2024 yılında Toronto Üniversitesini bitirdim ve çalışma hayatıma Kanada'da devam ediyorum. Bir yandan da liseden, üniversiteden arkadaşlarımla birlikte spor kulübümüzü yönetiyorum.
Sporla, yüzmeyle ilgileniyormuşsun, ama bir futbol takımı kurmak, hatta bunu arkadaşlarınla gerçekleştirmek bambaşka bir şey. Bu fikir nasıl doğdu?
Aslında bunun iki tarafı var. Birinci tarafı, küçüklüğümden beri her türlü spora ilgi duyuyor ve izliyorum. Futbol da bunlardan biri. O nedenle Türkiye'deki futbol iklimine aşina büyüdüm. Yaşım ilerledikçe futbolun Türkiye'deki durumunu, yapılan yanlışları, insanların futbola olan bakış açısını, özellikle yöneticilerin ne kadar yanlış olduğunu görmeye başladım. Bu benim içimde hep bir huzursuzluk yarattı. Bazı şeylerin daha doğru yapılması gerektiğini, Türkiye'deki futbolcu potansiyelinin çok değerli olduğunu düşünürdüm. Bizler sürekli, “Hollanda, Hırvatistan gibi ülkeler, çok ufak nüfuslardan inanılmaz yetenekler çıkarabilirken, Türkiye çok daha büyük bir nüfustan niye bir yetenek çıkartamıyor,” diye hayıflanırız. Bu benim de düşündüğüm bir konuydu. İkinci tarafına gelince… Bildiğiniz gibi bizim takımımız Manisa’nın Salihli ilçesinde. Babam Salihli doğumlu. 1988 yılında oranın yerel takımından Beşiktaş'a transfer olmuş. 1992 yılına kadar (Gordon Milne'nin, Süleyman Seba'nın olduğu o muhteşem dönemde), Beşiktaş'ın şampiyon kadrolarının bir parçasıymış. 2002-2003 yılından bu yana Beşiktaş altyapısında antrenör ve idareci olarak bulunuyor. Babamın Beşiktaş'a transfer olduğu Yeni Salihli Spor, ilçeyi 17-18 yıl boyunca profesyonel liglerde, Süper Lig'in bir altı seviyesinde, birinci ligde temsil ediyor. 2000'li yılların başındaysa yanlış yönetim ve borçlanma nedeniyle, en alt liglere kadar düşüyor. 2002 veya 2003’te kapatılıyor. Ben 2000 doğumluyum. Babam, ben kendimi bildim bileli, hep Salihli'de, Salihli'yi temsil eden bir kulübün eksikliğinden yakınırdı. Kulüp kapandıktan sonra bir Salihli Belediye Spor denemesi olmuş. Ama Salihli Belediye Spor, bir türlü istenilen seviyeye ulaşamamış. Babam hep “keşke bir takım olsa” diyordu. Ama kendisinin Beşiktaş'ta aktif bir görevi var. Ben de hem çevre hem de akıl olarak belirli bir seviyeye ulaştığıma inandığım için, madem babamın da böyle bir isteği var, madem ben de yıllardır bazı şeylerin yanlış yapıldığına inanıyorum, arkadaşlarımla beraber inisiyatif alabiliriz diye düşündüm. Salihli 170 bin nüfuslu büyük bir yer; üstelik futbol geçmişine ve mirasına sahip. Ama futbolda bir temsilci eksikliği söz konusu. Zaten Türkiye'deki potansiyel de bell. Kısaca söylemek gerekirse, benim isteğimle babamın hayali birleşti ve biz de böyle bir girişime başladık.
“Arkadaşlarımla” dedin, yönetimde hem SAC’den hem de UAA’dan mezunlar var sanıyorum. Arkadaşlarınla nasıl bir araya geldiniz; onları nasıl ikna ettin?
Zaten birçoğu liseden yakın arkadaşlarım. Lise hayatımın beş yılını; özellikle son 3-4 yılını her gün beraber geçirdiğim arkadaşlarım… Ayrıca, Kanada'da tanıştığım arkadaşlarım da var. Kimseden bu işe çok zaman ayırmasını beklemiyorum. “Bir beyin takımı kurmak istiyorum,” dedim. “Oturalım beraber konuşalım, beyin fırtınası yapalım. Ne yapabiliriz? Yaptığımız şeyleri nasıl daha iyi yapabiliriz? Bunu aktif olarak tartışacak bir ekip kurmak istiyorum,” dedim. Kafamın uyduğunu bildiğim arkadaşlarıma gittim. Bunların arasında yine 2019 mezunları SEV Amerikan'dan Kadir Mert Barutçuoğlu ve Metehan Şahin, SEV Amerikan 2020 mezunu Eyal Ovadya ve Üsküdar Amerikan 2020 mezunu Elif Erzincan var. Üniversitede tanıştığım, Koç Lisesi başta olmak üzere farklı okul mezunu arkadaşlarım da var. Daha önce de söylediğim gibi aslında ufak bir beyin takımı oluşturduk. Her hafta bir araya gelip “hedeflerimizde bunlar var, biz bu hedeflerimize nasıl ulaşabiliriz, ne yapmamız, kiminle konuşmamız gerekir” diye tartışıp planlama yapıyoruz.
Emre, çok iyi bir noktaya geldin. Peki, planlarınız nedir? Başta biraz bahsettin, Türkiye'deki futbola yaklaşım, özellikle altyapı konusunda bir felsefen var diye düşünüyorum. Avrupa ya da başka bir modeli mi aldınız; yoksa Türkiye için yeni bir model mi var kafanızda?
Benim düşünceme göre Avrupa'daki sistemlerin birebir olarak Türkiye’ye uygulanması mümkün değil. Çünkü Türkiye kültürel ve sosyal olarak Avrupa'dan farklı. Anadolu daha da farklı. Günümüzde dünyanın her yerinde, en üst seviyelerde bile yapılmaya çalışılan başka bir şey var. Örneğin Paris Saint Germain, Manchester City ya da Suudi Arabistan'daki takımlar, parayı verelim, en iyi oyuncuyu getirelim, şampiyon olalım ya da sportif başarı yakalayalım mantalitesine sahip. Türkiye'de amatörler de dâhil her ligde geçerli bir sistem bu. Biz kesinlikle böyle bir sistem düşünmüyoruz. Bizim sistemimiz, tamamen Salihli'de geçerli. Salihli'yi temsil eden takımın eksikliği sebebiyle çok fazla jenerasyon harcanmış. Ortaokul veya lise seviyesinde çok başarılı oyuncular var. Hatta bu oyuncular şampiyon bile olmuşlar. Ama kendilerini gösterebilecekleri bir takım olmadığı için potansiyellerini kullanamıyorlar. Bizler bu jenerasyonun harcanmaması için çabalıyor ve öncelikle Salihli'deki cevherleri işlemeyi planlıyoruz. O nedenle geçen sene Eylül ayında A takımımızla birlikte altyapımızı da kurduk. Doğum tarihi 2012 ila 2018 yılına kadar olanlardan kurulu, toplam 130 sporcunun olduğu bir altyapımız var. Bir futbol kulübü olduğumuz için altyapımızı kurarken A takımımızı da aynı anda oluşturduk. Ama A takımımızı oluştururken şuna dikkat ettik: Manisa’da süper amatörlükte oynuyoruz. Manisa’da süper amatörlükte oynayan takımların ilk 11’lerinin yaş ortalaması 29 ila 30 arasında. Bizim geçen seneki yaş ortalamamız 19.2. Tabii şu durumda bizim hedefimiz aslında kurduğumuz 19 yaş ortalamalı takımla, yaş ortalaması daha yüksek olanlarla başarıyla mücadele edebilmek. Biz bu takımları kurarken potansiyeli yüksek, işlenecek cevherlere yatırım yapıyoruz. Onlara güveniyoruz ve onların bizi başarıya taşıyabileceğine inanıyoruz. Bu açıdan aslında bizim kurmak istediğimiz sistem, bir açıdan Avrupa'nın ve Türkiye'nin karması. Avrupa'da düzenli olarak uygulanan bir sistem değil bu, Türkiye'deyse eşi benzeri yok. Biz aslında o şehrin çocuklarına ve o bölgenin gençlerine kendilerini gösterme fırsatı vermek istiyoruz. Daha üst liglere transfer olmalarını, bizim seviyemizi aşmalarını ve çok daha iyi takımlarda oynayıp hayatlarını kazanmalarını hedefliyoruz. Diğer bir ifadeyle hem çocukların önü açılsın hem de biz başarılı olalım istiyoruz. Bizim seviyelerimizde oynamasınlar, gerçekten hak ettikleri seviyelerde oynasınlar. Daha önce de belirttim; kaybedilen jenerasyonlar sebebiyle belki futbolcu olabilecek onlarca çocuk futbolcu olamadı, bu işten para kazanamadı ya da çok alt seviyelerde oynamak zorunda kaldı. Biz istiyoruz ki takımımız Türkiye'de kendini gösteren bir marka haline gelsin. Futbolcularımız o kadar iyi performans göstersinler ki, transfer komiteleri, başka takımların antrenörleri, menajerler Salihli’ye gelsinler, izlesinler, yerinde görsünler. O yüzden bizim kurmak istediğimiz model, gençlerin özellikle entegre edildiği ve onlardan en üst beklentinin olduğu; yaşları birazcık daha büyük, takıma mentorluk yapabilecek, daha tecrübeli oyuncuların da bulunduğu bir sistem. Önümüzdeki yıllarda da bu şekilde ilerlemeyi planlıyoruz.
Emre bir de takım ve altyapı dışında Salihli’de hayli geniş katılımlı, 10-12 yaş seviyesinde bir turnuva düzenlemişsiniz. Sardes adını verdiğiniz bu turnuva hakkında neler söylemek istersin?
Bu tarz turnuvalar, Türkiye'de sadece Antalya'da düzenleniyor. Antalya'daki organizasyon, “tesisler harika; katılımcılar her şey dahil otellerde kalır, otelin hemen yanındaki sahalarda oyunlarını oynarlar” yaklaşımıyla yapılıyor. Hedefimiz bunu kırmaktı. Çünkü bizim yaptığımız turnuva, Türkiye'nin herhangi bir yerinde, herhangi bir şehirde olmuyor. Hele de Salihli'yi herhangi bir ilçe olarak görürseniz, böyle ilçelerde eşi benzeri yapılmamış. Türkiye'deki büyük profesyonel takımlarla ilişkimiz çok iyi olduğu için, bu turnuvayı Salihli'de yapıp hem ilçeyi tanıtmak hem de Salihli'deki öğrencilerimizin, sporcularımızın kendi yaş gruplarının en elit oyuncularıyla sahada mücadele etmelerini, onlarla aynı sahayı paylaşmalarını hedefledik. Çünkü çağırdığımız takımlar arasında Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray var. İzmir'den Altınordu yine Türkiye'nin en iyi altyapı bir takımlarından biri. Altay, Göztepe, Buca Spor vardı. Onun haricinde Balıkesir'den, İstanbul'dan, Kocaeli'nden, Antalya'dan amatör takımlar da geldi. Toplam 28 takımın mücadele verdiği, velileriyle birlikte yaklaşık 600-700 kişinin katıldığı bir turnuva oldu. Bu oyuncuları getirirken şöyle düşündük: Türkiye'nin o yaş grubundaki en iyi oyuncularını Salihli'ye getiriyoruz, bu çocuklar belki bundan en fazla 10 yıl sonra Türk futbolunun yıldızları olacaklar. Onları Salihli'de izleyelim, onları Salihli'de ağırlayalım. Kim bilir, bu turnuva aracılığıyla ya da yapacağımız diğer turnuvalar sayesinde, gelecekteki yıldızlar arasına Salihli'den ya da bölgeden oyuncular da katabiliriz. İlk turnuva mükemmel geçti. Bütün takımların hocaları, veliler teşekkür edip çok memnun kaldıklarını söylediler. Biz de bu olumlu geri dönüşten sonra Ağustos ayında bir uluslararası turnuva, bu sefer U-14 yaş kategorisinde; Eylül sonunda ya da Ekim başındaysa U-9 ve U-10 kategorisinde turnuvası yapmaya karar verdik. Çünkü şehir içinde inanılmaz bir hareketlilik oldu. Bu sadece futbolla ilgili bir durum değil. Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray eşofmanları giyen çocukların sokakta yürümesi bile Salihli’deki herkes için değişik bir durum. Şehre bir festival havası kattık. Biz bu turnuvaları düzenli hale getirerek gelenekselleştirmek ve böylece Salihli’nin yavaş yavaş bir futbol kenti olmasını istiyoruz. Salihli'de bu futbol mirası var zaten. Geçmişte çok iyi bir profesyonel takımları varmış. Ama bu yavaş yavaş kaybedildikçe, bu aslında takım profesyonellikten uzaklaştıkça insanlar futboldan da yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamışlar. Biz onu geri getirmek istiyoruz. Futbola dair o sevginin kıvılcımı olup tekrar yakmak istiyoruz. O yüzden bunu hem A takımında hem en küçükte U10-U11 yaş grubunda altyapılarımızda yapıyoruz. Bence en önemlisi de bizim sporcularımız çok memnun kalıyorlar. Öğrencilerimiz arasında takım olarak Fenerbahçe'yi, Beşiktaş'ı, Galatasaray'ı tutanlar var. Onların tuttukları takımlara karşı mücadele etmesini sağlıyoruz. O kadar heyecanlanmışlardı ki açılış maçında Galatasaray’la oynarken neredeyse topa bile vuramadılar. O yüzden çok keyifli bir turnuva oldu. Bu turnuvalar bu yaş gruplarının gelişmesi için önemli etkinlikler. Ne kadar çok maç, o kadar iyi. O yüzden kendi sporcularımızın gelişimi için de çok önem veriyoruz turnuvalara.
"İsmimizden, logomuzdan tutun hepsinin bir hikayesi var. Çünkü Salihli'de futbolun bir hikayesi var. Aslında biz bu hikâyeyi en üst seviyede ilerleyerek devam ettirmek istiyoruz."
Takımın isminde 1984 var. Özel bir anlamı var mı?
1984 bizim için önemli, çünkü bizim çıkış noktamız Yeni Salihli Spor. Bu ilçenin geçmişteki profesyonel takımı, 1984 yılında amatör ligden profesyonel lige çıkıyor. O takımın adı aslında Sanayi Spor ve o zamanlar Salihli'de üç tane büyük takım var. Sanayi Spor profesyonel lige çıktığında şehirdeki bu üç amatör takım birleşiyor ve profesyonel ligde Yeni Salihli Spor adında bir takım kuruyorlar. Aslında şehrin bütün kaynaklarını, bütün taraftarını birleştirme adına çok da güzel bir iş yapıyorlar. Ondan sonra da şehrin bütün futbol kaderi değişiyor. Üst liglerde de başarılı oluyorlar. İşte o takımın kurulup bu profesyonel lige çıkış yılı 1984. Biz o güzel hatıraya atıfta bulunmak istedik. Çünkü çok güzel başarılar elde etmişler ve gerçekten insanlar o zamanların yolunu gözlüyor. Keşke o zamanlar tekrar yaşansa diyorlar. Madem bizim hedefimiz onların yaptığını yapıp daha da ötesine geçmek, biz de başlangıç noktası olarak onların da başladığı noktayı belirlemek istedik. 1984 bu yüzden. Aslında bütün bu ufak mesajlar logomuzda da var. Logomuzun merkezindeki figür, aslan figürü. Salihli’deki Sardes tarihte ilk paranın basıldığı yer ve Lidyalıların başkenti. Logomuzu ve tarihte ilk basılan parayı yan yana koyarsanız ne kadar benzer olduklarını göreceksiniz. Paradaki aslan figürü bizim logomuzdaki aslan figürüyle aynı. Aslanın kafasının arkasındaki o hareketler, hem S ve S'yi Salihli Spor baş harflerini gösteriyor, hem de aslanın yelesini temsil ediyor. Aslanın tepesindeki o yıldız yine paradan. Çift taraflı kullandık onu. Salihli'nin üzümü çok meşhurdur, aynı zamanda üzüm yaprağını da simgeliyor. Onun haricinde logomuzda yine bir çark var. Çark da Yeni Salihli Spor'un logosunda vardı. Hem ona ufak bir göndermede bulunduk hem de sanayi Salihli için çok önemli. Çok büyük bir sanayi bölgesi var. Birçok insan da hayatını buradan kazanıyor. Sanayinin varlığına da göndermede bulmak istedik. Son olarak da aslında ilk baktığınızda çok belli olmuyor ama benim hoşuma giden bir detay, logoda iç içe geçmiş 3 tane yarım daire var. O üç tane yarım daire de az önce bahsettiğim Yeni Salihli Spor'u oluşturan 3 tane amatör takımı simgeliyor. Onlar iç içe geçiyor, birleşiyorlar ve iyi bir takım kuruyorlar. Böyle güzel düşünülmüş bir logomuz var. İsmimizin hikâyesi de bu şekilde. Şimdi yine takımımızın ismini, logosunu daha da duyuracak global bir forma projesi içindeyiz. Türkiye kamuoyunu meşgul edecek bir formayla geliyoruz diyebilirim. Hedefimiz de gerçekten bu, lafın gelişi söylemiyorum. Türkiye kamuoyunu meşgul etmek ki, o da bize bir tanınırlık sağlasın. İsmimizden, logomuzdan tutun hepsinin bir hikâyesi var. Çünkü Salihli'de futbolun bir hikâyesi var. Aslında biz bu hikâyeyi en üst seviyede ilerleyerek devam ettirmek istiyoruz. Söyledim zaten Yeni Salih Spor aslında çıtayı çok yükseğe koymuş. 17 yıl aralıksız şu anki birinci lig seviyesinde mücadele etmişler. Biz ilk önce onları yakalamak, sonra onları da geçip Salihli’ye hak ettiği, potansiyelinin olduğu seviyelere getirmek istiyoruz. Örneğin Akhisar Spor Avrupa'ya gitti, orada oynadı. Türkiye Kupasını kazandı, Süper Kupayı kazandı. Akhisar Salihli'ye çok yakın, Manisa'nın bir diğer ilçesi. Aralarında 70 kilometre var. Akhisar Spor yaptıysa hem Salihli hem de Türkiye'deki diğer ilçeler yapabilirler. Salihli’de 80'lerde, 90'larda takım daha profesyonelken de amatörken de her maçı 10 bin kişiye oynuyorlarmış. Stat tıklım tıklımmış, oturacak yer yokmuş. Yine bu potansiyel, seyirci potansiyeli var, oyuncu potansiyeli var. Her şeyi var. O yüzden inşallah hem Salihli’yi hem de daha birçok ilçe takımını üst liglerde görürüz. Çünkü bence böyle şehirler, böyle kültürler aslında futbol ekosistemine katkı sağlıyor. Ligleri daha güzel hale getiriyor.
Bütün bunları yapman da düşünmen de SEV Amerikan Koleji'nin nasıl bir katkısı oldu?
SEV Amerikan'ın bu girişime başlamamda çok büyük bir katkısı var. SEV Amerikan olmasaydı, belki böyle bir şeye cesaret edemeyebilirdim. Çünkü lisede bize tanınan imkânların ve bize duyulan güvenin çok etkisi var. 10 ve 11. sınıftan itibaren ben ve ekipteki diğer arkadaşlarım, SACFest için çok uğraştık. Önce ilkini yapmak için, devamında daha iyi nasıl yapabiliriz, nasıl geliştirebiliriz, nasıl daha iyi büyütebiliriz diye çok çalıştık. Daha o yaşlarda sponsorluk görüşmeleri yapmayı, onlarla nasıl konuşacağımızı, dokümanları nasıl hazırlayacağımızı öğrendik. Sadece SACFest için değil, yönetim kurulumuzdaki başka insanlar başka şeyler için çaba harcadı. Örneğin Elif Erzincan, Üsküdar Amerikan’da May Day için uğraştı ve o da Öğrenci Birliğindeydi. SEV Amerikan'ın ve bu tarz okulların bize duyduğu güven çok değerliydi ve bize bu özgüveni kazandırdı. Çok küçük yaştan itibaren bize bu tarz şeyleri yapabileceğimizin sinyalini verdi. Bunu şu an aslında daha da iyi fark ediyoruz. Hepimizin üniversite sınavı vardı. Türkiye sınavına girmeyen SAT'ye girdi, IB'ye girdi. Bir şekilde hepimiz sınavlara girdik. Ama hayatımızın sosyal yanı hep vardı. Mesela ben yüzüyor, Öğrenci Birliğinde işler yapıyordum. MUN'de olan, robotikte olan herkes farklı konularla da uğraşıyordu. Bence bu bizi üniversiteye taşırken ve hayata hazırlarken aynı anda birden fazla şeyle ilgilenebilme konusunda çok iyi bir altyapı sağladı. Yani şimdi burada bir yazılım şirketinde çalışıyorum. Ama aynı zamanda kulüple de ilgilenebiliyorum. Çünkü o benim sevdiğim ve zaman ayırmak istediğim bir şey. Üniversitede mühendislik okudum. Kritik karar verme yeteneğinin önemini gördüm üniversite hayatımda. Projelerde olsun, kendi şahsi eğitim hayatımın yönelimi konusunda olsun, stajlar olsun çok fazla kritik yerde önemli kararlar vermem gerekti. Hem benim hem de diğer arkadaşlarımın… Bu Salihli konusunda, kulüp konusunda çok önemli oldu. Çünkü hâlâ çok önemli kararlar verebiliyoruz. Hızlı bir şekilde ani kararlar almamız gerekebiliyor. Bizim bunlara yönelik altyapımız, hazırlığımız değerli oldu. Zaten mühendisliğin bize kattığı, bana kattığı analitik düşünme yeteneği, olaylara daha sistematik ve mantıksal yaklaşabilme kabiliyeti değerliydi. Spor, baktığınızda en uç nokta, ama SAC inanılmaz bir altyapı hazırladı benim için.
Bundan sonraki hedefleriniz ne? Gelecek açısından neler düşünüyorsun? Salihli şampiyon görecek miyiz, daha üst liglerde, hatta Avrupa’da da görecek miyiz?
Biz geçen sene bu takımı kurarken dedik ki, beş senede profesyonel liglere çıkmak istiyoruz. Şimdi süper amatör ligdeyiz. Hem size hem de okuyanlara daha açıklayıcı olabilmesi için sistem hakkında bilgi vermek isterim. En üstte Süper Lig var. Altında PTT Birinci Ligi. İkinci lig, üçüncü lig şeklinde ilerliyor. Bu dört lig, Türkiye'deki profesyonel ligler. Üçüncü ligin altı, Bölgesel Amatör Lig (BAL) ve burası amatör ligin en üst seviyesi. Altında da süper amatör lig var. Onun altında da birinci ve ikinci amatör ligler. Türkiye futbol piramidinde, toplamda sekiz aşamalı bir lig sistemi var. Biz şu an Süper Amatör Ligdeyiz. Bölgesel amatör lig, yani profesyonel lige çıkılacak lig için Türkiye'nin en yarışmacı ligi denir. Çünkü adı üstünden bölgesel bir lig. Türkiye'nin her yerinden takımlar var. Farklı farklı gruplarda 200'e yakın takım yarışıyor. Buradan üçüncü lige her sene sadece 10 veya 12 takım çıkabiliyor. Bu başarı yüzdesi, takım sayısı ve şampiyonluk oranı başka hiçbir ligde bu kadar değil. Çok rekabetçi, yiğidin harman olduğu yer diyebiliriz. Bizim hedefimiz, beş yılda iki kere şampiyon olup profesyonel liglere çıkmak. Bu seneki ilk hedefimiz, şu an kendi olduğumuz ligde şampiyon olmak. O şekilde takım kuruyoruz. Eğer iyi bir takım, iyi bir iskelet oluşturursak hemen bir sonraki seviye olan BAL’dan da çıkabileceğimizi düşünüyoruz. Profesyonel liglerden sonra bence işimiz biraz daha kolaylaşır. Çünkü yavaş yavaş bütün büyük takımlarla iyi ilişkiler içerisine giriyorsunuz. Onların bize hem oyuncu hem de harici futbol aklı olarak yardımcı olacaklarını düşünüyoruz. O yüzden daha hızlı ilerleyebiliriz diye planlıyoruz. Nihai hedef ne derseniz, gerçekten buna “sky is the limit” diye yaklaşıyoruz. Mesela biraz önce bahsetmiştim; Akhisar Spor yıllarca Süper Lig'de oynadı. Türkiye Kupasını kazandı, Süper Kupa’yı kazandı, Avrupa'ya gittiler. Babamın da oynadığı Yeni Salihli Spor profesyonel liglerde oynarken, yani bundan yaklaşık 35 sene önce Akhisar en alt ligdeymiş. Şu an bizim olduğumuz yerin bile altındaymış. Avrupa artık bu işin en üstüyse, onlar Avrupa'ya kadar gittiler. Eğer Akhisar Spor gibi bir ilçe takımı yapabildiyse, biz de yapabiliriz. Akhisar bunu yapabildiyse, biz daha fazlasını da yapabiliriz. Uzun vadede yani hedefimiz aslında hiç kısıtlı değil. Yani şuraya kadar gittik, ondan sonra tamam gibi bir hedefimiz yok. Ben yurtdışındaki insanlarla olan toplantılarımızda hep şunu söylüyorum. Biz aslında bir komünite yaratmak ve bu komünitenin futbol etrafında birleşmesini istiyoruz.
Futbolun veya sporun önemli bir sosyal sorumluluk tarafı var, toplumsal tarafı var değil mi? Yani başlığımıza gönderme yaparsak, Salihli’ye bir takım gelirse iklim değişir mi?
Elbette… Sosyal tarafı çok fazla. Aslında çok fazla açısı, farklı alanı olan bir proje bizim yaptığımız. Sadece bir futbol takımı değil. Biz Salihli'de sadece bir futbol kulübü olarak bulunmuyoruz; bu kulübü ilçenin sosyal, kültürel, sanatsal, ekonomik kalkınmasına yardım edebilecek bir araç olarak da görüyoruz. İlerleyen zamanlarda bütün bu alanlarda farklı farklı projelerimiz olacak. Bizleri spor kulübünden bir sonraki aşamaya taşıyacak. Çünkü futbol Türkiye gibi bir ortamda bile inanılmaz bir birleştirici. Örneğin geçtiğimiz aylarda Hollanda maçında, genci yaşlısı, hangi görüşten olduğu fark etmeden herkes Milli Takımı destekledi. Herkes çok heyecanlandı. Şu an içinde bulunduğumuz belirsizlik ortamında bile herkesin, her şeyi iki saatliğine unutturup sadece maça odaklanmasını sağladı. Biz futbolun sadece futbol olduğunu düşünmüyoruz, o yüzden farklı alanlarda çok fazla katkı sağlayabileceğini düşünüyoruz. Bu takımı Salihli’nin bir markası haline getirmek, etrafında insanları toplamak, hatta farklı alanlarda da açılımlar ve planlamalar yapmak istiyoruz. İlçe halkının gurur duyabileceği, insanların baktığında bu bizim şehrimizin markası dediği, Türkiye'de herkesin Salihli'yi tanıdığı bir pozisyona gelmek istiyoruz. Tabii bunları yaparken en önemli şey de sportif başarı. Çünkü en nihayetinde bir futbol takımıyız. Sportif başarı gelirken aynı anda bunlarla da genişlemek istiyoruz. Bu sene yavaş yavaş global anlaşmalara da imza atmaya başladık. Önümüzdeki sene için Amerikalı bir firmayla, sosyal medyada bir buçuk milyona yakın takipçisi olan bir forma tedarikçisiyle anlaştık. Onlar da bizim hikâyemizi anlatacaklar. Yeni formalarımız çok profesyonel bir şekilde tasarlanıyor. Yine SEV Amerikan'daki arkadaşlarımdan güzel bir fotoğraf çekimi ve bir forma lansmanı hazırlıyoruz. Bunlar Süper Ligde bile yapılan şeyler değil. Biz bunları amatör seviyedeyken yapıyoruz. Çünkü diyoruz ki biz amatör bir kulübüz, ama bizim yaptıklarımız, attığımız adımlar profesyonel. Biz ilk etaptan işi sıkı tutup o şekilde ilerlemeyi planlıyoruz.
Son olarak şunu sormak istiyorum. Topluluk dedin, SEV Amerikan Koleji ve diğer Amerikan Kolejleri diye düşündüğümüzde burada büyük bir topluluk var. Onlara ne mesajın olur? 1984 Salih Spor için ne yapabiliriz neler yapılabilir?
Aslında şöyle bir mesajım olabilir. Türkiye’de ve dünyada böylesi bir sportif ve futbol girişimine rastlamak, pek mümkün değil. Ben kendimi böylesi bir pozisyona getirirken, SEV gibi bir ailenin parçası olduğum için kendimi çok şanslı hissettim. Çünkü insanda biraz şunun güveni oluyor. Oradaki insanlardan yardım isteyebilirim diye düşündüm. Başka bir SEV mezununa, hangi okuldan kaç yılında mezun olduğumu söylediğimde daha sıcak yaklaşacağını biliyordum. Bence sporun yalınlığı ve sadeliği, bizi ülke olarak, halk olarak birleştirmek için çok güzel bir etken. Aynı şekilde bence ekonomik olarak kalkınmak için ya da sosyal olarak, kültürel olarak gelişmek için çok değerli bir malzeme. O yüzden SEV mezun ailesi, bunu ne kadar çok insana anlatabilir ve farkındalık yaratabilirse bizim için o kadar iyi. Çünkü bizim yaptığımız şey aslında bir futbol kulübün çok ötesinde. Çok farklı şeyler yapmaya çalışıyoruz. Ufak bir örnek; Salihli'de çok büyük bir antik kent var. Lidyalıların başkenti Sardes. Tarihte paranın ilk basıldığı yer. Böyle bir kültürel miras varken, o bile biraz göz ardı edilmiş. Kimse yeteri kadar ilgilenmemiş. Biz, 5 bin yıllık kent için bile bir şeyler yapmayı planlıyoruz. Ona da bir katkımız olsun istiyoruz. Olaya sadece futbol olarak bakmıyoruz. Bizler belli bir tecrübeye sahip olsak da genç insanlarız. Daha tecrübeli mezunlarımız bize yol gösterebilirlerse, fikirlere her zaman çok açığız. Bizler birçok kişiyle sohbet edip yaptıklarımızı ve yapmak istediklerimizi anlatıyoruz. SEV mezunlarının da bizim bu geniş ailemize katılmalarını isteriz. Yapmak istediğimiz şeyleri herkes çok beğeniyor, çok takdir ediyor. Bu takdir ağını ne kadar genişletebilirsek bizim için o kadar güzel olur. O yüzden inşallah buradan duymayanlar da önümüzdeki süreçte farklı kanallardan bizimle tanışırlar. İlerleyen yıllarda daha da hızlı bir şekilde büyüyerek sizin söylediğiniz gibi Avrupa'da da ülkemizi temsil etme seviyesine ulaşırız.
Çok teşekkür ediyorum. Emeğine sağlık, aklınıza sağlık. Arkadaşlarının da senin de yolunuz açık olsun. Umarım sizi Avrupa'da da göreceğiz diye ümit ediyorum. 1984, Orwell'in de bir kitabının ismi biliyorsun. 1984'ü Apple da reklamında kullanmıştı, ilk Macintosh kişisel bilgisayarı duyurduğunda. Kuralları yıkmak temasıyla o reklam kampanyası çok ses getirmişti. Aklıma bir de o geldi, onu da eklemiş olayım. Çok çok teşekkür ediyorum vakit ayırdığın için. Umarım her şey gönlünüzce olur.
Ben teşekkür ederim ağırladığınız için. Görüşmek üzere.
Beşiktaş Futbol Akademisi ve 1984 Salihli Spor Kulübü arasında iş birliği
Ağustos ayında Beşiktaş Futbol Akademisi ve 1984 Salihli Spor Kulübü arasında iş birliği ve kardeş kulüp protokolü imzalandı. BJK Fulya Hakkı Yeten Tesislerinde bir araya gelen; Beşiktaş Futbol Altyapı, Kadın Futbol ve Espor’dan Sorumlu Futbol A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Fidan, Beşiktaş Futbol Akademisi Gençlik Gelişim Teknik Sorumlusu Mehmet Ekşi ve Beşiktaş Futbol Akademi Direktörü İbrahim Nuri Şahbaz ile 1984 Salihli Spor Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Emre Okta iş birliği protokolünü imzaladı.
Protokol kapsamında; Beşiktaş Futbol Akademisi bünyesinde bulunan tüm yaş grupları ile 1984 Salihli Spor Kulübü takımları arasında hazırlık maçları oynanması, çeşitli turnuvaların organize edilmesi, kulüpler arası tesis kullanımı, teknik direktörler arasında verimli diyalogların sağlanması, profesyonel ekip değişimlerinin gerçekleştirilmesi, oyuncuların iki takımda da oynayabilme hakkı, transfer ve altyapı kardeşliği gibi birçok konuda iş birliği yapılacak.