“Minerva’nın baykuşu alacakaranlıkta uçmaya başlar!”
Dünyaya başka bir pencereden bakıyor!

Vakfımıza hizmet etmek bir vefa borcu

27.05.2023

Sağlık ve Eğitim Vakfında 27 yıldır gönüllü olarak çeşitli görevlerde bulunan Sait Tosyalı (TAC’75), Aralık 2022 tarihinden Mütevelli Heyeti Başkanlığına seçilerek bayrağı devraldı. Kendisi TAC, eşi ACI, oğlu da UAA mezunu olan Sait Tosyalı, “Benim gibi eşimin ve oğlumun da mezunu olduğu eşsiz eğitim kurumlarımızı çatısı altında toplayan Vakfımıza gönüllü olarak hizmet etmeyi her zaman bir vefa borcu olarak gördüm. Mezunlar olarak hepimiz, okullarımızın sonraki nesillere sağlam temeller üzerinde teslim edilmesi ve ülkemize hizmet sunabilmesi için elimizden gelen tüm gayreti göstermeliyiz” diyor. Connect olarak SEV’in yeni Mütevelli Heyeti Başkanı Sait Tosyalı ile TAC’deki okul günlerinden Vakıftaki çalışmalarına pek çok konuyu konuştuk.

Tarsus Amerikan Kolejine girişiniz nasıl oldu, nasıl bir okul ortamınız vardı?

İlkokulu babamın görevi nedeniyle yerleştiğimiz Adana’da okudum. Ortaokul için o dönemde bugünkü gibi merkezi bir sınav sistemi yoktu; tercih edilen okulların sınavlarına ayrı ayrı girilmesi gerekiyordu. Sınavlara girmeye hazırlanırken Tarsus’u kazandığımı öğrenince İstanbul aile gündemimizden çıktı ve ben büyük bir sevinçle TAC’ye kaydımı yaptırdım. Hafta içi okulda yatılı kalıyor, hafta sonları Adana’ya ailemin yanına gidiyordum. O yıllarda imkânlarımız bugüne göre daha kısıtlı olsa da yatılılığın getirdiği ek fırsatlarla çok keyifli bir ortamda okuduk. Hafta sonları devamlı yatılı arkadaşlarımızla kampüste birlikte zaman geçirebilmek için isteyerek ceza aldığımız bile oluyordu. Eğitim ortamımız ve küçük yaşlardan itibaren başladığımız yatılılığın da etkisiyle birbirimize ve okulumuza bağları çok güçlü bir nesil olarak yetiştik. Aldığımız eğitim, edindiğimiz değerler, arkadaşlık ve kardeşlik bağlarımız, hayatımız boyunca bize eşsiz katkılar sağladı ve sağlamaya devam ediyor.

Üniversite eğitiminize nasıl devam ettiniz? Kariyeriniz boyunca neler yaptınız?

AFS öğrenci değişim programıyla lise son sınıfı Teksas’ta okudum ve Türkiye’ye döndüğümde Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümüne girdim. Boğaziçi’ne TAC’75 sınıfımdan birçok arkadaşımla birlikte başladık; aynı yurtlarda kaldık ve mezun olduk. Tarsuslular olarak birlikte olmamız, büyük şehre ve üniversite hayatına uyum sağlamada bize büyük güç verdi. Endüstri Mühendisliği eğitimini tamamlamamın ardından aynı üniversitede İşletme yüksek lisansı yaptım. Kariyerime Koç Topluluğunda başlamayı hedeflemiştim. İş görüşmemi Planlama Koordinatörü Tamer Şahinbaş ağabey (TAC’58) ile yaptım. Kısa süre sonra belgelerimle işe başlamak üzere döndüğümde Tamer ağabeyin başka bir göreve atandığını öğrenmem benim için bir sürpriz olmuştu doğrusu. Koç Topluluğunda Stratejik Planlamada görev yaptım; Tüketim, Enerji ve İnşaat sektöründeki şirketlerinde genel müdürlük görevlerini üstlendim. Birleşik Oksijen Sanayii AŞ'deyken şirketin Alman Linde Gaz’a satışıyla birlikte 26 yıllık bir hizmetten sonra Gruptan ayrılmış oldum. Linde Gaz’da Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Murahhas Aza olarak görev yaparken, Linde’nin Kazakistan ve Ürdün operasyonlarının sorumluluğunu üstlendim.

Sonra sizi eğitim alanında çalışan sivil toplum kuruluşu TEGV’de profesyonel yönetici olarak görüyoruz. TEGV’de çalışmaya nasıl karar verdiniz, iş dünyasından sonra STK’da çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

35 yılı aşan profesyonel çalışma hayatımı noktalayıp seyahat, spor ve fotoğraf gibi hobilerimle emeklilik günlerimi yaşadığım dönemde, aldığım bir telefon beni çok heyecanlandırdı. Arayan Koç Topluluğunda Başkanım olmuş Cengiz Solakoğlu’ydu ve beni TEGV’de göreve davet ediyordu. Ancak Cengiz Bey’in bir şartı vardı; görev için değerlendirilen diğer adaylarla birlikte yarışacaktım. TEGV’in kurumsal yapısı böyle bir süreci gerektiriyordu. Nitekim öyle oldu; 300’den fazla sorudan oluşan bir testi yanıtladım; yönetim kurulu üyeleriyle görüşmeler yaptım. Sınavları başarıyla geçtim ki sonuçta görev bana teklif edildi. TEGV bugün Millî Eğitim Bakanlığından sonra eğitim alanında faaliyet gösteren en yaygın sivil toplum kuruluşu. 28 yıllık geçmişe sahip bir kurum ve ben de yaklaşık 6 yıldır TEGV ailesinin bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum. Her geçen gün artan bir motivasyonla katkı sunmaya gayret ediyorum. “Adım Adım” koşularına katılarak, yurt içinde ve dışındaki etkinliklerde pedal çevirerek kaynak yaratabilmek beni diri tutuyor. Diğer sorunuza gelince; Birleşmiş Milletler’in 17 Sürdürülebilirlik Kalkınma Amaçları’na ulaşılmasında STK’lar büyük rol oynuyor; kamu ve özel sektörün yetişemediği alanlarda boşluğu dolduruyor ve bu çalışmalarını gönüllüleriyle birlikte yapıyorlar. Bu nedenle gönüllü yönetişimi STK’lar için çok farklı ve özel bir çaba gerektirir. Diğer yandan STK’lar bağışlarla faaliyetlerini sürdüren kurumlardır; ekonominin düşüşe geçtiği dönemlerde bağışlar hâliyle kesintiye uğrar ve STK’lar bu gibi ortamlardan olumsuz etkilenirler. İş dünyası ise belli bir yanılma payı ile gelecek projeksiyonlarında daha avantajlı konumdadırlar. Son olarak; iş dünyasının odağında hissedar mutluluğu varken, STK’lar ilgi ve uzmanlık alanlarına göre toplumun refahı için uğraş verirler. Odağında çocuk, gençlik ve eğitim olan bir kurumda görev yapmak bana tarifsiz bir mutluluk veriyor.

“Okullarımıza borcumuzu ödemenin çok çeşitli yolları var; yeter ki isteyelim. Daha güçlü bir iletişim ve dayanışma ile SEV’i ve okullarımızı daha ileri noktalara taşıyabileceğimize inanıyorum.”

Gönüllülük deyince siz de uzun yıllardır Sağlık ve Eğitim Vakfında gönüllü olarak görev yapıyorsunuz. 2022 yılı sonunda Mütevelli Heyeti Başkanı olarak seçildiniz. SEV’deki çalışmalarınız nasıl başladı, bugüne kadar neler yaptınız?

SEV’de fiilen gönüllü olarak çalışmaya başlamam, 1996 yılında oğlumun Üsküdar Amerikan Lisesine başlamasıyla eş zamanlı oldu. O zamanlar Vakfın Genel Koordinatörlük görevini Günhan Danışman ağabey (TAC’61) yürütüyordu. Kendisi benim Boğaziçi Üniversitesinden de hocamdı. Onun davetiyle o dönem gündemde olan “Local Executive Committee’ye (LEC)” katıldım. LEC’de okul yöneticileri, Mezunlar Derneği ve Okul Aile Birliği temsilcileri olarak okul yönetimlerine destek amaçlı bir araya geliniyordu. 2004 yılında ilk defa Tamer ağabey başkanlığındaki SEV Yönetim Kurulunda görev aldım. Ardından Erhan Dumanlı’nın (TAC’67) başkanlığı döneminde yönetim kurulundaydım. 2006 yılında Mütevelli Heyetine daimî üye olarak seçildim; Jozef Amado (TAC’67) ve Naci Sığın (TAC’80) ile Denetim Kurulunda görev yaptım. Jozef ağabeyden sonra başkanlık görevini üstlendim. Aralık 2022’de de Mütevelli Heyet Başkanlığı bayrağını Mehmet Yaltır (TAC’67) ağabeyimden devralmış oldum.

27 yıldır SEV için gönüllü olarak çalıştıktan sonra SEV Mütevelli Heyeti Başkanı seçilmek size neler hissettiriyor?

Benim gibi eşimin ve oğlumun da mezunu olduğu eşsiz eğitim kurumlarımızı çatısı altında toplayan Vakfımıza gönüllü olarak hizmet etmeyi her zaman bir vefa borcu olarak gördüm. Mezunlar olarak hepimiz, okullarımızın sonraki nesillere sağlam temeller üzerinde teslim edilmesi ve ülkemize hizmet sunabilmesi için elimizden gelen tüm gayreti göstermeliyiz. Başkanlık görevini üstlenmekten de büyük bir onur duyuyorum. Beni böyle bir göreve layık gören Mütevellilerimize teşekkür ediyorum. Böylesi büyük bir ailenin üyesi olmak bana her zaman gurur ve mutluluk verdi. Mütevelli Heyeti Başkanı olarak Vakfımızı en iyi şekilde temsil etmek ve okullarımızı güçlü bir şekilde geleceğe taşımak için çalışmaya devam edeceğim.

Dünden bugüne baktığınızda, Vakıf olarak nasıl bir yol kat edildi? Başkanlığınız süresince neler hedefliyorsunuz?

90’lı yıllardaki LEC çalışmalarını Vakfımızın kurumsallaşma yolunda atılan önemli adımları olarak görüyorum. SEV, mevcut liselerimizin eğitime odaklanması için gereken alt yapı ve hizmetlerini üstlenirken, yeni okullar açıp yeni inşaatlar yapmaya devam etti. 1997’de SEV İlköğretim Okullarımız; 2014’te yeni lisemiz SEV Amerikan Koleji (SAC) açıldı. TAC’de yeni bir kampüs inşa edildi; yatılılık geri geldi. Bunlar yapılırken kurumsallaşma çalışmaları tüm hızıyla sürdü. Finansal sürdürülebilirlik yolunda önemli adımlar atıldığını söyleyebilirim. Mütevelli Heyetimiz, Yönetim Kurullarımız, okullardaki idarecilerimiz ve profesyonel kadrolarımız büyük bir özveriyle çalıştılar ve çalışmaya devam ediyorlar. Stratejik Plan kültürünün, kurumlarımızın bünyesine iyice nüfuz etmiş olduğunu memnuniyetle gözlemliyorum. Bu sayede Yönetim Kurullarımız stratejik hedefler oluşturabiliyor; profesyonel kadrolarımız ve okullarımız bu hedefler çerçevesinde çalışmalarını uyum içinde sürdürebiliyorlar. Altyapı yatırımlarımız, dünyadaki ve ülkemizdeki zorlu koşullara rağmen aksamadan devam ediyor. 2023-2024 eğitim ve öğretim yılının başında SEV Çekmeköy Kampüsünü açıyoruz. Mütevelli Heyetimiz ve Yönetim Kurulumuzla önümüzdeki en önemli hedeflerimizden biri kaynaklarımızı genişletmek olacak ve bunun da en önemli bileşeni kuşkusuz bağışlar. Bu konuda daha fazla yol kat etmek değişmez önceliğimiz olmaya devam ediyor.

Öğrendiğimiz kadarıyla siz TAC, eşiniz ACI, oğlunuz ise UAA mezunu... “SEV Ailesiˮ kavramının yaşayan bir örneğisiniz. Bu durum aile bağlarınızı nasıl etkiliyor?

Kardeş okullardan mezun olmamız, benzer kültürlerde yetişmemizi sağladı; çekirdek ailemizde daha güçlü bir bağ oluşturmamızın temelini attı. Birbirimizi anlamak ve iletişim kurmakta okullarımızın bize aşıladığı ortak değerlerin fayda yarattığını söyleyebilirim.

“Benim gibi eşimin ve oğlumun da mezunu olduğu eşsiz eğitim kurumlarımızı çatısı altında toplayan Vakfımıza gönüllü olarak hizmet etmeyi her zaman bir vefa borcu olarak gördüm. Mezunlar olarak hepimiz, okullarımızın sonraki nesillere sağlam temeller üzerinde teslim edilmesi ve ülkemize hizmet sunabilmesi için elimizden gelen tüm gayreti göstermeliyiz.” 

Basketbola ilginiz olduğunu biliyoruz, bu ilgi nasıl başladı. TAC Spor Kulübünü takip ediyor musunuz, son yıllarda yine milli oyuncular çıkmaya başladı, neler söylemek istersiniz?

TAC’li olup da basketbola ilgisi olmayan pek nadir olsa gerek! Basketbol sevgimize tabii ki sınıf arkadaşım sevgili Necati Güler’in (TAC’75) etkisi çok büyüktür. Onun kulüpler ve milli takım bünyesindeki başarıları bu spora olan tutkumuzu pekiştirmiş, ben ve sınıf arkadaşlarım için hep gurur vesilesi olmuştur. Ancak TAC’nin spordaki başarıları sadece basketbolla sınırlı değil. Mayıs ayında Tarsus’taki Mütevelli Heyet toplantımızın hemen öncesinde Kız Voleybol takımımız Mersin il birinciliğini kazandıktan sonra, Bölge Şampiyonu olup Kadınlar 2. Ligine çıktığını büyük bir mutlulukla öğrenince takımımızı ve hocalarını toplantımıza davet ettik; kendilerini kutladık, başarı hikâyelerini hocalarımızdan, kaptanımız Azra Güzelocak ve takım arkadaşlarından dinledik. Okullarımızın akademik yönden olduğu kadar spordaki başarıları da biz mezunlar için büyük gurur kaynağı olmaya devam ediyor.

Sualtı fotoğrafçılığı da yapmışsınız, devam ediyor musunuz? Hayatta mutlaka yapmalıyım dediğiniz şeyler var mı, nelerdir?

Sualtı dünyasıyla tanışmamı sınıf arkadaşım Kubilay Keçelioğlu’na (TAC’75) borçluyum. Onun vesilesiyle gerekli eğitimleri aldım ve yaklaşık 30 yıl önce bu spora başladım; fırsat buldukça da yapmaya gayret ediyorum. Eşimle gezip görmeyi hayal ettiğimiz yerlerle ilgili bir “bucket list”imiz var. Zaman, sağlık ve imkânlar elverdiğince önümüzdeki yıllarda bu listeyi tamamlayabilmeyi hayal ediyoruz.

TAC’nin hayatınızdaki yeri hakkında neler söylemek istersiniz, SEV için mezunlarımıza nasıl bir mesajınız olur?

Ülkemizde çok sayıda tarihî geçmişe sahip eğitim kurumu var ancak biz Tarsuslular kendimizi hep özel ve ayrıcalıklı hissetmişizdir. Kişiliklerimizin oluşup gelişmesinde ve toplumdaki yerimizde, sadece TAC’nin değil, tüm SEV okullarımızın bizlere katkıları yadsınamaz. Ancak bizim mezunlar olarak yetiştiğimiz kurumlara borcumuz var. Her birimiz bu borcu imkânlarımız dahilinde farklı şekillerde geri ödeyebiliriz. En basitinden mezun derneklerine yıllık aidatımızı ödemek bile değerli bir katkı olacaktır ki bu konuda ne yazık ki çok başarılı olduğumuzu söyleyemem. Bunun ötesinde; okullarımızın ihtiyaçlarının giderilmesi için katkıda bulunabilir, imkânları kısıtlı öğrencilerimizin eğitimlerine destek olabiliriz. Üniversiteli mezunlarımıza staj fırsatları yaratabilir; hayata atıldıklarında iş aramalarına yardımcı olabilir, mentorluk yapabiliriz. İlgi ve uzmanlık alanımız kapsamında SEV Yönetim Kurulu Komitelerine gönüllü katılabiliriz. Evet; gördüğünüz gibi okullarımıza borcumuzu ödemenin çok çeşitli yolları var; yeter ki isteyelim. Daha güçlü bir iletişim ve dayanışma ile SEV’i ve okullarımızı daha ileri noktalara taşıyabileceğimize inanıyorum.

Connect, 6 Şubat depremlerine özel bir sayı hazırladı. Sağlık ve Eğitim Vakfı olarak deprem bölgesindeki yaraların sarılması adına neler yapıldı, neler planlanıyor?

6 Şubat depremleri ülkemizde büyük bir yıkım yarattı. Başta bölgedeki vatandaşlarımız olmak üzere hepimizi derinden etkiledi. Vakfımız, kurumlarımız, öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz, velilerimiz, çalışanlarımız, mezunlarımız büyük bir dayanışma içinde hemen ertesi günden başlayarak bölgeye desteğe ve yardıma koştular. Depremin ardından Vakıf olarak doğal afetler açısından yüksek risk bölgesinde olan ülkemizde, afetlerden etkilenen çocuk ve gençlerin eğitim hayatına destek olmak amacıyla Vakfımızda bir afet fonu kurduk. Bu fonun amacı, bu afet ve sonrasında yaşanabilecek diğer afetler için sürekli bir destek sağlamak. Afetlerden sonra zarar gören bölgelerdeki okulların yapımı, tamiratı, güçlendirilmesi, eğitim bursu, eğitim materyali temini, pedagojik destek, öğretmen eğitimleri gibi, gerek Vakfımızın uzmanları, danışmanları, gerekse bölgelerdeki paydaşlarla birlikte yaraların sarılması için sürdürülebilir projeler oluşturacağız ve afetlere hazır olmak için öğretmen ve öğrenciler için afet farkındalık ve korunma eğitimleri düzenleyeceğiz. Bu fonda şimdiden önemli bir kaynak oluştu. Destek veren tüm camiamıza ve dostlarımıza çok teşekkür ediyorum. Depremin hemen ardından SEV olarak UNICEF, UNDP, AÇEV, TEGV, TOG, KONFED, Habitat, AmCham, Genç Girişimciler Derneği, Impact Hub, İhtiyaç Haritası gibi ulusal ve uluslararası kuruluşlarla sürekli toplantılar yapıldı. Bu kurumlarla iş birliği girişimlerimizi sürdüreceğiz. Afetin yaralarını sarmak uzun sürecek, ama dayanışmayla desteğimizi sürekli kılarak hep birlikte üstesinden gelebilir, özellikle afetten etkilenen çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe yeniden umutla bakmalarını sağlayabiliriz. Dayanışma ve topluma hizmet kültürü SEV olarak geçmişten bugüne eğitim yaklaşımımızın en temelinde yer alıyor ve hepimizin içine işlemiş bir değer olduğuna bir kere daha tanık oldum. SEV Ailesinin tüm üyelerine gösterdikleri dayanışma için toplumumuz adına minnettarım.

İLGİLİ BAŞLIKLAR
BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum ve görüşleriniz çok değerli.

CO dijital logo
Bu site kullanıcı deneyiminizi iyileştirmek için KVKK ve GDPR çerçevesinde Çerez (Cookie) kullanmaktadır.
Bu konuda detaylı bilgi almak için Güvenlik, Gizlilik ve KVKK Metinleri sayfalarını inceleyebilirsiniz.
Sitemizi kullanarak, Çerezleri kabul ettiğinizi beyan edersiniz.