SEV Araştırma ve Etki Departmanı, 6 Şubat depremlerinin ardından farklı ülkelerdeki afetler sonrası yapılan araştırmalar ve uygulamalar ışığında çocukların yaşayabilecekleri sorunların çözümü için neler yapılabileceğini araştırdı. Hazırlanan bu rapora ilişkin SEV Araştırma ve Etki Departmanı Müdürü Dr. Emel Uysal ile konuştuk...
Deprem gibi afetler sonrasında okulların ve eğitimin devam etmesinin önemi nedir? Dünyada nasıl bir yaklaşım ve örnekler var?
Deprem gibi afetler toplumsal olarak hepimizi etkiliyor, etkiledi. Çocuklar açısından baktığımızda ise çok daha sarsıcı olabiliyor, güvende hissetmiyorlar. Tehdit sona erdiğinde çevrelerinde güvendikleri yetişkinlere dönüyorlar; ebeveynler, öğretmenler ve çocukların bakım sorumluluğunu alan diğer yetişkinler. Okullar çocuklar için tanıdık ve güvenilir yerler, çocukların normal faaliyetlerine ve günlük rutinlerine dönmelerine yardımcı olabiliyorlar. Okullarda iyileşmeyi kolaylaştıran bir diğer unsur da akranlar, felaketin ardından yaşanan stresin etkilerinin azaltılması ve çocukların iyi olma hâlinin desteklenmesi için akranlarıyla bir arada olmalarının önemine araştırmalar da dikkat çekiyor. Bir de yaşanan afetler sonrasında kesintiye uğrayan sadece eğitim-öğretim olmuyor, bazı çocuklar potansiyel olarak güvenli olmadıkları ortamlarda kalmak durumunda olabiliyor. Dünyada afetler sonrasında çocuk işçiliğinde ve kız çocukların eğitimden uzaklaşmasında artışların yaşandığını gösteren çalışmalar da var. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde, çocukların bir an evvel okula ve rutinlerine dönmelerinin önemi büyük. Dünyadan örneklere baktığımızda çocukların en kısa sürede okula dönmesini destekleyen politikalara ya da bu yönde önerilere yer verildiğini görüyoruz. Hatta afet sonrası hızla okula dönüş için, okulların kullanılamaz durumda olabileceği düşünülerek alternatif mekânların belirlenmesi ve eğitim-öğretim materyallerinin sağlanması için planlama ve uygulama içeren projeler bulunuyor.
Afetlerin çocuklara ve gençlere etkileri neler oluyor? Ne gibi sorunlar yaşıyorlar, dünyadaki örnekler ışığında bu sorunların etkileri ne kadar sürebiliyor?
Afetlerin çocuklar üzerinde kısa ve uzun vadeli etkileri olduğunu biliyoruz. Bu etkiler farklılaşabiliyor. Çocukların yaşı, ne ölçüde maruz kaldıkları, fiziksel olarak zarar görüp görmemeleri, yaşamlarına yönelik ciddi tehdit oluşması, sevilen birinin kaybı, günlük hayatlarında önemli değişikliklerin olması ya da daha önceki ruhsal durum, travmatik deneyimler gibi pek çok etken bulunuyor. Bu alanın uzmanları ve araştırmalar afetler sonrasında semptomların giderek azaldığını, ancak ne ölçüde maruz kalındığına ve bazı bireysel özelliklere göre de yıllarca devam edebildiğini söylüyorlar. Dünyadaki bazı örneklere baktığımızda, çocukların önemli bir kısmının yaşanan afet öncesi mevcut olmayan duygusal ve davranışsal zorluklar yaşadığı raporlanmış. Bu nedenle de çocukların yakınındaki destekleyici yetişkinlerin varlığı ve afetler sonrasında çocukların iyi olma hâlini destekleyecek çalışmaların uzun soluklu planlanması büyük önem kazanıyor.
"Okulların ve öğretmenlerin, çocukların normale dönmesi ve iyi olma hâllerinin desteklenmesi için rolleri büyük. Öğretmenlerin sakin ve güven verici olması, çocukların duygularını kabul etmeleri, konuşmaya izin vermeleri ya da teşvik etmeleri, her çocuğun farklı tepkiler verebileceğini göz önünde bulundurmaları öneriliyor."
Afet sonrası çocukların eğitiminde öğretmenlere ve okullara ne gibi görevler düşüyor, nasıl bir yaklaşım gerekiyor?
Okulların ve öğretmenlerin, çocukların normale dönmesi ve iyi olma hâllerinin desteklenmesi için rolleri büyük. Öğretmenlerin sakin ve güven verici olması, çocukların duygularını kabul etmeleri, konuşmaya izin vermeleri ya da teşvik etmeleri, her çocuğun farklı tepkiler verebileceğini göz önünde bulundurmaları öneriliyor. Sınıf etkinliklerini bir fırsata dönüştürmek de mümkün. Örneğin daha fazla akran iş birliğine dayalı etkinlik, problem çözme becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılabilir, iyi olma hâlini destekleyici çalışmalar sınıf rutini hâline getirilebilir. Burada hatırlanması gereken bir nokta bu tür durumlarda sınıf konuşmalarını ve etkinlikleri yönetmek konusunda zorlanılabileceği, güvenli alanda kalınması gerektiği ve mutlaka okuldaki psikolojik danışmanlık ve/veya rehberlik uzmanı olan meslektaşlardan destek alınması. Etkinlikler birlikte tasarlanabilir, konuşmalar birlikte yönetilebilir. En önemlisi de öğretmenlerin kendi iyi olma hâllerini gözetmesi, diğer yetişkinlerle ve gerektiğinde uzmanlarla görüşmesidir. Eğitimcilerin afet sonrası çocuk ve gençlerdeki olası etkileri, sınıf ve okul ortamının nasıl travmaya duyarlı hâle getirebileceği, sağlıklı bir eğitim-öğretim ikliminin nasıl yaratılabileceği üzerine de desteklenmesi gerekiyor. Okulların ise genel anlamda yukarıdaki önerilere ek olarak, çocukların iyi olma hâliyle birlikte öğretmenlerin ve diğer çalışanların da iyi olma hâlini gözetmesi, çalışanların duygularını paylaşması için alan açması; zaman tanıması önemli. Okulda yüksek risk altında çocuk ve gençler olabilir, bu çocuk ve gençlerin belirlenmesi ve müdahale planlarının olması öneriliyor. Uzun vadeli ruh sağlığı desteği sağlanmasına yönelik planlamaların yapılması bir başka önemli nokta. Okul değiştirmek zorunda kalan çocukların yeni okullarında destekleyici bir ortam bulmalarının adaptasyonlarını kolaylaştırdığı araştırmalarla ortaya koyulmuş. Ayrıca, afetin hemen ardından sağlanan psiko-sosyal desteğin yanı sıra afetlere hazırlıklı olmayı kolaylaştıracak eğitimler, simülasyonlar, müfredat zenginleştirme çalışmaları ve eğitimcilerin hazır olmasını sağlayacak uygulamalar da önem kazanıyor. Afet bilincinin yanı sıra risk azaltma kültürünün yaygınlaştırılması gerekiyor. Okullarda, psikolojik dayanıklılık (resilience) ve stresle baş etmeye yönelik çalışmaların da katkısı vurgulanıyor.
SEV Araştırma ve Etki Departmanının hazırladığı “Afet Sonrası Okul ve Eğitim Raporu”na linkten ulaşabilirsiniz.
https://flipbook.sev.org.tr/sev/afet_sonrasi_okul_ve_egitim/