Deprem bölgesinde yaşananları Halk Sağlığı Uzmanı olarak değerlendiren Gül Yurtsever Ergör (ACI’81), bu tür afetlerde meslektaşlarının bilgi birikimlerinin çok değerli olduğunu, siyasi otoritenin bu birikimi uygulamaları için gerekli kanalları açması gerektiğini belirtiyor. Ergör ayrıca, çadır kentlerde ya da konteynerlerde yaşamak zorunda kalan kadın ve çocukların maruz kaldığı olumsuzluklara da dikkat çekiyor.
Deprem gibi afetler sonrasında Halk Sağlığı Hekimliğinin ve halk sağlığı uygulamalarının yeri ve önemi nedir? Literatürde nasıl bir yaklaşım var, halk sağlığı alt disiplinleri olarak hangi konularda çalışırlar?
Halk Sağlığı disiplinin amacı, toplumun öncelikli sağlık sorunlarını belirlemek, bunları önlemeye yönelik araştırma ve girişimler yapmak ve buna uygun yönetim sistemini kurup işletmektir. Burada kısaca tanımlamaya çalıştım ama aslında Halk Sağlığı, Epidemiyoloji, Sağlık Yönetimi ve Politikaları gibi temel alanlara ve İş Sağlığı, Ana Çocuk Sağlığı, Çevre Sağlığı, Bulaşıcı Hastalıklar, Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar, Sağlığı Geliştirme, Yaşlı Sağlığı gibi özel alt disiplinlere ayrılır. Olağan dışı Durumlarda Sağlık da bizim ilgi alanlarımızdan biridir. Deprem, sel, savaş gibi olağan dışı durumlarda, var olan sağlık sistemleri çalışamaz hâle gelir. Bu durumda hızla acil hizmetler dışında kalan hizmetlerin organizasyonu gereklidir. Ortaya çıkması olası hastalıklar ve risklerden koruma önlemleri alınması gerekir.
Doğal olarak depremlerde arama ve kurtarma faaliyetleri öne çıktı. Ancak deprem sonrasında halk sağlığı anlamında hazırlığımızı değerlendirir misiniz, Türkiye deprem sonrası halk sağlığı müdahalesine ne kadar hazır, afet sonrası Halk Sağlığı Hekimliğine gereken önem veriliyor mu?
Deprem tabii ki zamanı bilinemeyen bir doğal yıkım, ancak buna hazırlıklı olmak, sorunların daha hızlı çözülmesi, kötü sonuçların önlenmesini ve afete dönüşmesini önleyebilir. Ülkemizde sık sık afetler yaşanmasına karşın planlı bir hazırlık olmadığını bu depremde de gözlemledik. Bizde planlar önceden yapılsa bile olay meydana geldiğinde bu planlar genellikle kullanılmaz, üst düzey yetkilinin emir ve yönlendirmesiyle anlık çözümler yaratılmaya çalışılır. Oysa böyle bütün ili ilgilendiren durumlarda, o ilde sağlık müdürlüğü görevini alacak kişi önceden belirlenmeli ve birinci basamak hizmetleri kurup, gereksinim belirleyecek kişilerden bir ekip oluşturulması gerekir. Genellikle komşu illerden ilk yardımın gelmesi beklenirken, 6 Şubat depreminde maalesef 11 ili kapsayan bir afet ortaya çıkmıştır. Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Sağlık Bakanlığına gönüllü olarak görev almak istediğini bildirilmesine rağmen, olumlu yanıt alınamamıştır. Halk Sağlığı Uzmanlarının önemli bir bölümü Sağlık Bakanlığında görev alıyor. Bakanlık 10. günden sonra diğer illerdeki Halk Sağlıkçılarını bölgede görevlendirmeye başladı. Ne yazık ki son derece politize olmuş otoriter sistem içinde, kişilerin inisiyatif kullanmasına izin verilmediği için Halk Sağlığı uzmanları da bilgilerini yeterince uygulama imkânı bulamadılar. Örneğin çadır kentlerin kuruluş yerlerinde, atıkların toplama ve depolama alanlarında uzmanların görüşü alınmadı, böylece uygun yere kurulmayan çadırları bulaşıcı hastalıktan korumak daha zor hâle geldi.
Afet sonrası başta çadır ve konteyner kentlerde çok boyutlu halk sağlığı ve hastalık riskleri söz konusu olduğunu biliyoruz. Size göre 6 Şubat depremlerinde en çok hangi riskler öne çıkıyor?
Barınma olanakları sağlandıktan sonra temiz su ve atıkların uygun biçimde toplanması, böyle durumlarda en öncelikli işler. Bunların sağlanmasındaki gecikmeler her türlü bulaşıcı hastalığın ortaya çıkması ve salgınların başlamasını beraberinde getirir. En korkulan kolera başta olmak üzere, diğer viral ve bakteriyel ishaller en önde gelen hastalıklardır. Kalabalık yaşam koşulları Covid-19, influenza gibi solunum yolu hastalıklarının çabuk yayılmasına sebep olur. Bu hastalıklar en ciddi sonuçları bebekler, gebeler ve yaşlılar gibi en çok incinebilir gruplarda gösterirler. Yine doğal düzenin alt üst olduğu durumlarda fareler, böcekler gibi hastalık taşıyan canlılar ortaya çıkar ve korunaklı olmayan yaşam alanlarında insanlara çeşitli hastalıkları bulaştırırlar. Hijyen koşullarının bozulması, uyuz gibi cilt hastalıklarının da görülmesini yol açar. Bunların dışında etkisi hemen ortaya çıkmayacak çevresel riskler de söz konusu. Bölgede enkazın kaldırılması nedeniyle yoğun toz maruziyeti yaşanıyor. Bu toz hava yolu hastalıklarını alevlendirebilecek etkilerle birlikte, içeriğindeki asbest denilen liflerin ileride akciğer kanseri ve mezotelyoma denilen akciğer zarı kanseri hastalıklarına neden olma riski var. Bu durumun uzun süreli izlenmesi gerekir. Bir başka sorun da çadırlarda oluşabilecek yangınlar ve yaralanmalardır. Bunun önlenmesi için çadırların denetlenmesi ve yaşayanların eğitimi ve uyarılması çok önemlidir.
"Barınma olanakları sağlandıktan sonra temiz su ve atıkların uygun biçimde toplanması, böyle durumlarda en öncelikli işler. Bunların sağlanmasındaki gecikmeler her türlü bulaşıcı hastalığın ortaya çıkması ve salgınların başlamasını beraberinde getirir. En korkulan kolera başta olmak üzere, diğer viral ve bakteriyel ishaller en önde gelen hastalıklardır."
Depremlerden sonra özellikle kadın ve çocuklara yönelik halk sağlığı riskleri nelerdir? Bu konularda nelere dikkat edilmeli, neler yapılmalı?
Kadınlar depremde de her zamanki gibi ailenin idaresi, çocukların bakımı, yaşlıların ve hastaların bakımı, hayatın sürdürülmesiyle ilgili pek çok önemli işi bir arada yürütmek durumunda kalıyorlar. Genellikle kendi sorunlarını ikinci plana atıp çocukları ve yakınlarıyla ilgileniyorlar. Kadın sağlığıyla ilgili sorunları, mahremiyetin de çok kısıtlandığı ortamlarda dile getirmek de zorlaşır. Oysa kadınların üreme sağlığı ve aile planlaması hizmetlerine ulaşımı da kesintisiz olmalıdır. Fakat genellikle bulaşıcı hastalıklara yönelik hizmetler öncelikle sunulurken kadın sağlığına yönelik hizmetler ihmal edilir. Bu nedenle de bizim uzmanlık derneğimiz, Hatay’da Birleşmiş Milletlerin malzeme desteğiyle bir kadın sağlığı merkezi kurdu. Burada hem danışmanlık hem de gerekli aile planlaması hizmeti sunmaya devam ediyor. Çocuklara yönelik geciktirilemeyecek en önemli hizmet, aşılamalardır. Aşıların zamanında yapılması salgınların önlenmesinde çok önemlidir. Aşılar ihmal edilirse yıllardır görülmeyen boğmaca, difteri, kabakulak gibi hastalıklar tekrar karşımıza çıkabilir. Ayrıca bebek ve çocukların beslenmelerinin izlenmesi, anne sütünün kesintiye uğramaması için gerekli desteğin sağlanması da hayati önem taşımaktadır.
Ruh sağlığı, bir halk sağlığı konusu olarak algılanmıyor sanki. Hem depremzedeler hem de toplumsal ruh sağlığı açısından ele alırsak, halk sağlığı yaklaşımı nasıl olmalıdır?
Haklısınız, toplum ruh sağlığı da Halk Sağlığı konularından biri aslında, bizim derneğimizin böyle bir çalışma grubu da var ama bahsettiğim diğer konularda Halk Sağlıkçılara o kadar çok iş düşüyor ki, bu konuyu biraz geri plana bırakıyoruz galiba. Psikiyatri Derneği ruh sağlığı için deprem bölgesinde gönüllü hizmetler sürdürüyor. Psikolojik sorunlar, bu bölgede yaşayan ve çalışanlarda, orta ve uzun erimde önemli bir sorun alanı olarak karşımıza çıkacak.
Uzmanlık alanınız olan epidemiyolojik hastalıklar açısından deprem sonrasındaki riskler nelerdir, bölgede bu konuda neler yapılıyor, yapılmalı?
Epidemiyolojik hastalıklar doğru terminoloji değil. Epidemiyoloji her tür hastalık ve sağlık sorunuyla ilgilenir. Bulaşıcı hastalıklar epidemiyolojisi, bulaşıcı olmayan hastalıklar epidemiyolojisi, bunların içinde kanser, kalp damar hastalıkları, şeker, hipertansiyon, solunum yolu hastalıkları gibi kronik hastalıklar yer alır. Ayrıca kaza ve yaralanmalar epidemiyolojisi de vardır. Deprem sonrasında tüm sağlık sorunlarıyla ilgili hizmetler kesintiye uğrayıp ancak akut hastalıklara hizmet sunulmaya çalışılıyor. Oysa kronik hastalıkları olanların düzenli ilaç kullanmaları gerekir. Bu konuda Türk Eczacılar Birliği çok iyi organize olarak bölgeye ilaç getirdiler ve gereksinimi olanlara bu ilaçları ulaştırmaya çalıştılar. Burada bir parantez açarak ülkemizde uygulanan Aile Hekimliği sisteminin deprem gibi bir olağanüstü durumda yetersiz kaldığına dikkat çekmek gerekir. Hastaların ilk başvuru yeri, bizim birinci basamak olarak adlandırdığımız kurum, Aile Sağlığı Merkezidir. Bu merkez kendisine kayıtlı ve başvuran kişilere hizmet verir, oysa deprem sonrası artık kişiler yer değiştirmiş, aile hekimlerinden uzak yerlerde olabilirler, oraya ulaşabilecek durumda değildirler. Halk Sağlığında temel ilke, bölge temelli yaklaşımdır ve sadece başvurana değil, gereksinimi olan, risk altında olan herkese ulaşmaktır. Bölge temelli hizmet, belli bir alanda yaşayan kişilerin tamamına hizmet vermek demektir. Çadır kentlerde yapılması gereken, 2 bin -2 bin 500 kişiye hizmet vermek üzere hekim ve hemşireyi görevlendirmektir. Bu kişilerin kaydedilip, çocuk, gebe, bebek, kronik hastalığı olan kişiler, engelliler olarak belirlenmesi ve uygun hizmetlerin planlanarak sunulması gereklidir.
Deprem sonrasında yaptığınız veya destek verdiğiniz çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
Yukarıda söz ettiklerimin dışında, HASUDER, sahada çalışan Halk Sağlığı Uzmanı arkadaşlarımıza aralıklı olarak ziyaretler yaparak hem deneyim paylaşımı hem de moral desteği sağlıyor. Ayrıca bölgedeki durumu ve gelişmeleri gözlemleyerek raporlar hazırlıyoruz. Derneğimiz yine çeşitli konularda bilgi notları hazırlıyor, ayrıca topluma yönelik de infografikler hazırlayıp basılı olarak ve sosyal medya aracılığıyla paylaşıyoruz.